BASIN BİLDİRİSİ
Tarih: 12.01.2012 | Okunma Sayısı: 2012

Geçmişten günümüze devam eden Yargının tutuklamaya ilişkin kararlarındaki keyfilik ve çifte standart, tutuklama mağduru vatandaşlar ve avukatlar tarafından defalarca dile getirilmişse de, kamuoyu tarafından yeteri kadar önemsenmemiştir.

Ne zaman ki, özel yetkili savcılık ve ağır ceza mahkemelerince başlatılan  “ Ergenekon, Balyoz ve KCK ” gibi soruşturma ve kovuşturmalarda, asker, gazeteci, siyasetçi, akademisyen ve avukat olan kişilerin, ne ile suçlandıklarını dahi bilmeden tutuklanmaları, yargı sistemimizdeki “ tutuklama sorununu “ kamuoyunun gündemine taşımıştır.

CMK’ nın 250. maddesinde düzenlenen ve eski Devlet Güvenlik Mahkemelerini aratır hale gelen, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, silahların eşitliği ilkesine aykırı ve savunma hakkını kısıtlayan kovuşturma usulleri yanı sıra, ölçüsüz verdikleri tutuklama kararları ile adil yargılama ilkesine ve hukuk güvenliğine, demokrasimizin gelişmesine karşı tehdit ve tehlike oluşturmaya devam etmektedirler.

Her şeyden önce, tutuklama kararı bir ceza değil, önlemdir. Kural değil, istisnadır. Tutuklama kararı insanların özgürlük hakkını kısıtladığı için, mahkemelerce son derece dikkatli verilmesi gereken kararlardandır. Bu sebeple, uluslararası hukukta, tutuklama kararı verilebilmesi için, kuvvetli suç işleme şüphesinin varlığını gösteren olgular ile birlikte, şüphelinin kaçma ve delilleri karartmasına yönelik kuvvetli şüphe hallerinin varlığının gerekli olduğu kabul edilmektedir.

Hukukumuzda tutuklamayı düzenleyen CMK’ nun 100. maddesi temel koşullar açısından uluslararası hukuka uygunluk göstermekle birlikte, uygulamada büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ayrıca CMK’ nun   100/3. maddesinde getirilen ve uluslararası hukukta yer almayan “ katalog suçları “ kavramı ve bu suçların işlendiğine yönelik kuvvetli şüphe halinde tutuklama kararı verilebileceğine ilişkin düzenleme, hem düzenleme hem de uygulama açısından büyük sorunlar yaratmaktadır. Bu düzenleme, tutuklamanın istisnai değil, zorunlu olduğunu öngören bir düzenlemedir. 

Kocaeli Barosu olarak, infaza dönüşmeye başlayan uzun tutukluluk süreleri sebebiyle, kişilerin adil yargılama hakkının ihlal edildiğini, yargılamada asıl olanın tutuksuz yargılama olduğunu, tutuklama sorununun uygulamada yaşanan sorunların giderilmesi ve CMK’ nun 100/3. maddesinin acilen değiştirilerek çözülebileceğini, adil yargılama hakkının ve hukuk güvenliğinin önündeki en büyük engel olan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması  gerektiğini kamuoyunun bilgisine sunarız.    

 

ETKİNLİK TAKVİMİ

6.12.2025
Av. Kadir Caner KARAKADILAR
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.