BASIN BİLDİRİSİ
Tarih: 7.03.2012 | Okunma Sayısı: 1979


8 Mart 1857 kadınların başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdiği gündür. Günümüzde ise 8 Mart’lar, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği gün olarak kutlanmaktadır.

 
Türkiye 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzalamış ve 2000 yılında da Pekin Ek İhtiyari Protokolünü kabul etmiştir. 2002 yılında Türk Medeni Kanunu, 2005 yılında Türk Ceza Kanunu ile de pek çok yeni yasal düzenlemeler getirilmiştir. Fakat hala yasalardaki hükümlerin ve uluslararası sözleşmelerin uygulanması, yorumlanarak kararlara gerekçe yapılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının iç hukukta dikkate alınmasının mücadelesini vermekteyiz.  
 

Bugün yeryüzünde her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalmaya devam ediyor. Gerek ev içinde gerekse kamusal alanda kadına karşı şiddet ortadan kaldırılabilmiş değil. Ne yazık ki ülkemizde de kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri oranı artmış bulunmaktadır. Neredeyse her gün bir kadın cinayeti, taciz ve tecavüz haberleri ile sarsılmaktayız.

 
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan çalışmalarda  kadınların büyük oranda şiddete maruz kaldığı, Cinayet sonucu ölen kadınların büyük çoğunluğunun eşi veya yakınları tarafından öldürüldüğü, 18 yaş altında her dört kız çocuğundan birinin cinsel şiddete uğradığı belirlenmiştir.  Şiddet olaylarının büyük çoğunluğunda, mağdurların tehdit altında olduğu, can güvenliklerinin bulunmadığı, daha önce karakola ya da   Cumhuriyet Savcılıklarına  başvurmuş oldukları ancak buna rağmen şiddetten kurtulamadıkları görülmektedir. 
 

Siyasi iktidarca 2011 yılı verilerinden hiçbir ders çıkarılmamış olacak ki,  içinde bulunduğumuz günlerde çıkarılmaya çalışılan yasanın içeriği, taleplerimizin aksine yasa  başlığından başlanarak değiştirilmeye çalışılmaktadır. Yasanın adı eskisiden olduğu gibi "Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun" olarak kalmalıdır. Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi' nden farklı bir ismin tercih edilmesi ve yasanın merkezine “ailenin korunması” nın yerleştirilmesi kabul edilemez. 

Kanun tasarısında, Savcılık ve poliste özel birimler oluşturulması istenmekteyiz. Ancak bu isteğimizin yasada açıkça yer aldığını görmemekteyiz. Yine tasarıya şiddet ile ilgili başvurularda, "başvuru aşamasından sürecin sonuçlanmasına kadar arabuluculuk ve uzlaştırma girişimlerinde bulunulamaz" ibaresi konulamamıştır. Bu ibarenin yasaya konulamaması sonucu kadının ikna ve uzlaştırma yöntemiyle hukuki mücadeleden vazgeçmesine giden yollar açık bırakılacaktır.
 
Tasarıda “sığınak” kelimesi yerine "barınma" denilmektedir. Oysa ki; sığınak, adresi gizli olan, kadınların güvenliğini sağlamak üzere oluşturulmuş ve 6 aya kadar kalabilecekleri merkezlerdir. Tasarı ile sığınak yerine, otellere, herhangi bir kurum ya da lojmana yerleştirme esaslı bir düzenleme getirilmek istenmektedir.
 
Aynı şekilde cinsel şiddet kriz merkezleri de yasada yer almamaktadır. Bu konuların uygulamaya bırakılması, birkaç iyi yöneticinin iyi niyetine ve inisiyatifine, dolayısıyla çözümsüzlüğe terk edilmesi anlamına gelmektedir.
 
Yasa yapım sürecinde barolarca ve STK larca talep edilen tüm bu konuların ucunun açık bırakılması, yasa tasarısını sakatlamakta kadını şiddetten korumaya yönelik önlemleri taşımamaktadır.
 
Tasarıda, şiddete maruz kalan bireylere hizmet verecek Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin kuruluş süreci ve kadrosal yapısı belirsiz bırakılmaktadır. Bu belirsizlik nedeniyle, yasanın uygulanmasında ciddi sorunlar yaşanacaktır.
 
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan kadının insan haklarını tanımak, geliştirmek ve kadına yönelik şiddeti  önlemek siyası iktidarların sorumluluğundadır.
 
SONUÇ OLARAK;
 
Devletin;
 
Kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde önlemesini,

Karar alma mekanizmalarında ayrımcı politikalar yerine cinsiyet eşitliği ve eşit  temsil konusunda yasal düzenlemeler yapmasını,
 
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yapılacak seçimlerde tüm partilerin aday listelerinin cinsiyet eşitliğine göre düzenlemesini;
 
Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte hayata geçirilmesini,
 
Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanmalarının sağlanmasını,
 
Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, ana-baba eğitim programları başlatılmasını,
 
Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini,
 
Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını,
 
Evde, sokakta, işyerinde, gözaltında, cezaevinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını talep ediyoruz.
 

Tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü' nü kutluyor, eşit, özgür yurttaşlar olarak mutluluk içinde yaşadıkları yarınlar diliyoruz. 




ETKİNLİK TAKVİMİ

6.12.2025
Av. Kadir Caner KARAKADILAR
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.