Siyasal erkin soyut bir ilke olarak hukuka bağlı kılınması ve bunun bir kural olarak anayasa ve yasalarda ifade edilmiş olması, o devleti hukuk devleti yapmaz. Bunun için ayrıca hukuk devleti ilkesini yaşama geçirecek, hukuk güvenliğini sağlayacak, yurttaşların gerek kendi aralarındaki, gerekse devletle aralarındaki çekişmeleri çözecek, idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek bağımsız ve tarafsız yargı organına ihtiyaç vardır.
Bağımsız ve tarafsız yargı organı ise, savunmasız yani avukatsız olamaz. Bir avukatın görevi, sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı değildir. Avukatın görevi, hem adaletin gerçekleşmesi ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu kişiler açısından vazgeçilmezdir. Bu nedenle, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu' nun 1. maddesinde savunma, iddia ve hüküm makamlarıyla birlikte yargılama faaliyetinin kurucu unsuru olarak kabul edilmiştir.
Savunma, aynı zamanda yargılama faaliyetini demokratikleştiren bir unsurdur. Savunma hakkına saygı ve özen gösterilmeden yapılan her türlü yargılama demokratik olmadığı gibi adil de olamaz.
Bütün bunlara rağmen, son yıllarda avukatlık mesleğine yönelik baskı ve saldırıların giderek arttığını görmekteyiz. Özellikle, Ergenekon, Balyoz, KCK gibi davalarda savunma hakkının kısıtlanması, avukatlara celse cezaları verilmesi, zorla duruşma salonlarından çıkarılmalarıyla başlayan süreç, özellikle siyasi dava ve dosyaları takip eden meslektaşlarımız aleyhine müvekkilleriyle özdeşleştirilmek suretiyle başlatılan soruşturmalarla devam etmiştir.
Bu soruşturmaların da ötesinde başta Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı ve Yöneticileri meslektaşlarımız olmak üzere, ülkemizde bugün çok sayıda avukat siyasi davaları takip ettikleri için ve muhalif tavırlarından dolayı tutuklanmışlar, aradan geçen uzun bir süreye rağmen halen yargı önüne çıkarılmamışlardır.
Meslektaşlarımız aleyhine yapılan soruşturma ve tutuklamalar Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Avukatlık Kanunu' nun hükümlerine aykırı olarak yürütülmüş, meslektaşlarımızın evleri, büroları hukuksuz biçimde aranmış, el koyma işlemleri yapılmıştır. Bugün bir çok meslektaşımız neyle suçlandıklarını bilmeden cezaevlerinde tutuklu yargılanmayı beklemektedirler. Halen 38 meslektaşımız tutuklu bulunmaktadır.
Baskı ve saldırılar avukatların meslek örgütleri olan barolara da yönelmiştir. Bu anlamda İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında " Yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs " suçlamasıyla ceza davası açılmış, Ankara Barosu aleyhine de Ankara İl Emniyet Müdürlüğü tarafından " Gezi olaylarını kışkırtmak " suçlamasıyla fezleke düzenlenmiştir.
11 Haziran 2013 günü ise Avrupa' nın en büyük adliyesi olan, ama içinde adaletin olmadığı Çağlayan Adliyesi´nde, İstanbul Barosu Üyesi meslektaşlarımıza polis tarafından hukuka aykırı müdahale yapılmış ve meslektaşlarımız cübbeleriyle yerlerde sürüklenerek, şiddet uygulanarak göz altına alınmışlardır.
Her türlü hak arama özgürlüğünü kendine yapılmış bir saldırı olarak düşünen siyasi erk ve adalet sistemi maalesef olağan hale getirilmiş, hak ve özgürlük talepleri sürekli yasadışı gösterilmiş ve itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu anlayış en fazla hak ve özgürlüklerin savunucusu olan avukatlık mesleğine yöneltilmiştir.
Avukatlara ve barolara yapılan baskı ve saldırılar, biz avukatları yıldıramaz. Çünkü özgürlük, adalet, hukuk, demokrasi, barış herkes için değerlidir, ama biz avukatlar için çok daha değerlidir. Biz avukatlar ve meslek örgütlerimiz barolar bu kavramların değerini ve sorumluluklarımızı bilerek, hukukun üstünlüğü ve demokrasi mücadelemizi azim ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Kimsenin avukatlık mesleğini itibarsızlaştırmasına, değersizleştirmesine izin vermeyeceğiz. Bunların karşısında dimdik duracağız.
Hepimiz mesleğimizin büyük sorunları olduğunu biliyoruz. Bu sorunlarımıza, yukarıda anlatmaya çalıştığımız özgürlükçü demokratik bir ülke özlemine ulaşmamıza engel olan " tam bağımsız yargı ve hukuk devleti sorunumuz " sebebiyle değinme fırsatı bulamadık. Ancak öncelikli sorunumuzun demokratik hukuk devleti ve bağımsız yargı sorunu olduğu, bu sorun çözülmeden hiç bir sorunun çözülemeyeceğini belirtmek isterim.