Dünya Kadınlar günü günümüz de ilk başlarda olduğu gibi eşitlik, bağımsızlık, cins ayrımcılığın ortadan kalkması, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için, tüm dünyada bir mücadele günü olarak kutlanmaktadır.
Aile yaşamında ve çalışma hayatında kadınlara karşı, Anayasa’da yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi, düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetmeksizin kanun önünde eşittir” ifadesine karşın, kadınlar için toplumda hak ettikleri eşit koşullar sağlanmamıştır. Yetersiz yasal düzenlemeler; aile içi şiddetin önüne geçememekte ve kız çocuklarının okutulmamasına, namus cinayetlerinin devam etmesine, iş yaşamında kadın istihdamının engellenmesine olanak sağlayan düşünce ve önyargıların önüne geçememektedir”
Ülkemizde kadına yönelik şiddet, özel ve kamusal alanda artarak devam ediyor. Oysa kadın mücadelesi, aynı zamanda şiddetle hesaplaşma mücadelesidir. Ancak, her geçen gün şiddeti meşrulaştırma çabalarının arttığını görüyoruz, yaşıyoruz. Bunları görmezden gelen yönetimler, yasalar eliyle kadını bir kez daha mağdur ediyor. her geçen gün artan töre ve namus cinayetlerinin yanında evlilik yaşı da 17’den 14’e çekilmek isteniyor, tecavüz edilen kadının, tecavüzcüsüyle evlendirilmesinin yolu açılıyor.
Ev içindeki şiddet yasalarla çözülemez hale gelmiş olup hala dokunulmazlığını koruyor. Kadınlara 'sıcak' ve 'korunaklı' olarak vaat edilen ailenin içinde, şiddet meşru görülüyor. Ataerkil namus anlayışı kadınların kendi hayatları üzerine söz söylemesini izin vermiyor.
Bugün dünyanın her yerinde, bütün kentlerinde kadınlar, eşitlik, adalet, özgürlük, emek, barış ve dayanışma için seslerini 8 Martta birleştiriyorlar.