Yirmibir yıl önce 02 Temmuz 1993 günü Sivas ilinde Pir Sultan Abdal Kültür Şenliklerinin yapılması için ülkemizin çeşitli yerlerinden bu şehre gelen sanatçı, şair, yazar, aydınların da içinde bulunduğu çok sayıda yurttaşımızın kültür etkinliklerini icra ettikleri sırada konakladıkları Madımak Otelinin karanlık güçlerin maşaları tarafından kışkırtılan ve kim oldukları hala tam olarak tespit edilemeyen canilerce yakılması sonrasında 35 canımızı kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü aradan geçen bunca yıla rağmen yüreğimizde hissediyoruz.
Halen gerçek failleri tespit edilemeyen ve halkımızı siyasi görüş, din, mezhep, ırk, etnik köken, sınıf gibi farklılıklarını düşmanlığa dönüştürerek birbirine kin ve nefret beslemesine zemin hazırlayan karanlık odakların hiçbir zaman başarılı olamadıkları geçmişte görülmüştür. Ancak, bugün esefle görmekteyiz ki, tarihi acı olaylarla dolu ülkemizde yaşam hakkı başta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklere yönelik devlet baskısı ve şiddeti halen devam etmektedir. Düşünce ve fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü başta olmak üzere her türlü muhalif eylem devletin sert müdahalesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Dün Sivas’da insanların canlı canlı yanmasına seyirci kalan devlet, bugün doğasına, yeşiline, özgürlüğüne sahip çıkan gençlerimiz üzerine tüm acımasızlığı ile saldırmakta ve yeni canların kaybına sebebiyet vermektedir.
Tüm yaşadıklarımız göstermektedir ki, ülke yöneticileri her dönemde ülkemizde demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesini sağlayacak tedbirler almak yerine, kendi iktidarını daimi kılmak ve güvence altına almak için çaba sarf ettiği sürece ülkemizde Sivas’lar, Maraş’lar, Çorum’lar, Gazi olayları, Gezi olayları son bulmayacaktır. Buradan Sivas olaylarının acılarını halen unutmadığımızı haykırırken, yukarıda saydığımız benzer acıların tekrar yaşanmamasının yolu hangi dilden, etnik kökenden, mezhepten ya da dinden olursa olsun tüm yurttaşlarımıza hukuk güvencesi altında kendilerini ait hissettikleri bir ülkede yaşıyor hissinin verilmesinin en önemli unsur olduğunu dile getiriyoruz. Bunun en basit yolu ise, insan hak ve özgürlüklerinin güvence altında olduğu bir Hukuk devleti yaratmaktır. Dün olduğu gibi , bugün de halkımızın önemli bir bölümünde maalesef hukuka olan güven tamamen sarsılmıştır, demokratik-sosyal bir hukuk devletinde yaşamadığı düşüncesi yaygınlaşmıştır.