BASIN BİLDİRİSİ
Tarih: 10.12.2010 | Okunma Sayısı: 1775

"10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ" İLE İLGİLİ YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI

10 Aralık İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ nca kabulünün yıldönümü olan bu gün, yüzyıllar boyunca süren insanlık mücadelesinin ürünü olarak, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edilişinin kutlandığı ve hatırlatıldığı gündür.

 2. Dünya Savaşı’ nın hemen sonrasında 1948 yılında faşizmin ve ırkçılığın tüm insanlığa yaptıklarına karşı duyulan tepki ile hak ve eşitlik vurgusunu öne çıkaran beyanname o günden bugüne tüm ırkçı, ayrımcı, tek tipçi, militarist, baskıcı uygulamalara, yönetimlere karşı insanlığın cevabı olarak önemini her zaman korumaktadır.

 Her türlü şiddetin, hayatın tüm alanlarını etkilediği bir ortamda Türkiye’ nin demokratikleşmesi yönünde önemli adımların atıldığını, Türkiye’ de hak ihlallerinin azaldığını söylemek de maalesef mümkün görünmemektedir.

 Türkiye’ de bir süreden beri, Avrupa Birliği’ ne adaylık sürecinin de etkisiyle, insan hakları alanını da içerecek şekilde yeni yasal düzenlemeler sıklıkla yapılmakta, demokrasiyi genişletme çabaları sürmektedir. Ancak birçok olumsuz gelişme, insan hakları alanında iyileşmeye yönelik beklentileri geniş ölçüde sınırlamış görünmektedir. Ne yazık ki Türkiye’ deki siyasi iktidarların bugün dahil, hiçbir dönem demokratikleşme konusunda kararlı bir program ve iradeye sahip olmaması, doğal olarak demokratikleşme yolunda atılan adımların da AB’ ye üyelik sürecinde “yapılması gereken ev ödevleri” olarak ele alınmasına yol açmaktadır. Kaldı ki insanca yaşam mücadelesi iktidarlar tarafından sadece AB üyeliği çerçevesinde algılanırsa sonuçları anlamında yaşanan değil, öyle gösterilmeye çalışılan bir demokrasiyi sonuçlayacaktır. Nitekim hak aramanın, hakkını en özgürce haykırmanın yegâne yollarından olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kolluk güçlerinin geçmiş yıllarda yoğunlukla gözlenen acımasız tavırlarında bir değişim olmadığı görülmektedir.

Ne yazık ki, yargı sistemimiz de insan hak ve özgürlüklerini koruyan ve geliştiren anlayışa sahip değildir. Ülkemizde, 2010 yılı Eylül ayı itibariyle toplam 120.000 kişi cezaevlerinde tutulmaktadır ve bu kişilerden sadece 60.000 kişi hükümlüdür. Bu durum, tutuklama sisteminin ne kadar yoğun ve yanlış bir şekilde kullanıldığını ortaya koymaktadır
 Yargılanmaya ihtiyaç duyulmadan suçlu ilan edilen, ayları yılları bulan tutukluluk sürecinden sonra hakkındaki iddiayı öğrenebilen, avukatlardan gizli soruşturma gerekçesi ile saklanan bilgilerin gözaltının bir sonraki gününde gazete haberlerine düştüğü, savunmasını bile hakim, savcı isteğine uygun dilde yapmak zorunda olan sanıklarla dolu, adil yargılama değil, adil soruşturmanın bile zorlandığı bir sisteme kavuşmuş bulunuyoruz.
 Uzun yıllardır, biz hukukçuların şiddetle eleştirdiği bir sorun olan “tutuklamanın infaza dönüştürülmesi” uygulaması, sisteme kök salmış kötü bir adli kültürün sonucudur. Kamuoyunu yakından ilgilendiren bazı toplu davalarda da tutukluluk sürelerinin uzaması sebebi ile bu türden uygulamaların her kesimden eleştiri alması insan hakları savunucuları açısından sevindiricidir.
 Adaletin kolay ulaşılabilir olması “Adil Yargılama” ilkesinin önemli bir bileşenidir.  Ülkemizde, adalet ne kolay ulaşılabilirdir, ne de ucuzdur. Hukuk davaları da, ceza davaları da uzun bir sürece yayılmakta ve mahkemeden çıkan kararların temyiz süreleri 2-3 yıla ulaşmaktadır.
 Ülkemizde, geçen yıl içerisinde düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında, 569 kişi mahkemelerce cezalandırılmış, 36 gazeteci tutuklu yargılanmaya devam etmiş, 44 kez gazete, dergi ve televizyonun yayınları durdurulmuş, 23 etkinlik yasaklanmış, çok sayıda kitap toplatılmış ve TİB verilerine göre 11 Mayıs 2009’ a kadar 2601 web sitesi kapatılmış, 167 web sitesine erişim engeli getirilmiştir.
 Namus cinayetlerinde 25 kadın, 5 çocuk ve 1 erkek öldürülmüştür. 64 kadın intihar sonucunda ölmüştür. 46 kadın aile içi şiddetten, 38 kadın toplumsal alanda kadına yönelik şiddetten ölmüştür. 41 çocuk intihar sonucunda ölmüş, 16 çocuk intihar teşebbüsünde bulunmuştur. 20 çocuk ev içi şiddete uğradığından ölmüş, 12 çocuk ise yaralanmıştır. 34 çocuk tecavüze veya tacize uğramıştır. Bütün bunlar insan hakları ihlalinde ülkemizin karne notunun kırık olduğunu göstermektedir.
 Kocaeli Barosu olarak insan haklarının uygulanmasının sağlanması ve geliştirilmesine yönelik çalışma ve gayretimize devam edeceğimize, hak ihlallerine uğrayan yurttaşlarımızın, yasal mücadelelerine destek olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız. 10.12.2010

                                                                                                           

ETKİNLİK TAKVİMİ

16.10.2025
Av. Kadir Caner KARAKADILAR
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.