"CMK'NIN 102.MADDESİ"
İLE İLGİLİ YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun tutukluluk sürelerini düzenleyen 102.maddesi, özel yetkili ağır ceza ile ağır ceza mahkemelerinin görevine giren suçlar bakımından 31.12.2010 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu yasa maddesinde tutukluluk süreleri kısaltmaktadır. Bu nedenle de henüz yargılaması süren ancak kesinleşmiş bir sonuca bağlanmayan davalarda tutuklu bulunan ve yürürlüğe giren yasa hükmü gereği, azami tutukluluk sürelerini dolduran sanıklar mahkemelerce tahliye edilmeye başlanmıştır.
Öncelikle, hukukumuzda tutuklama bir tedbir olarak düzenlenmiştir. Esas itibarıyla mahkumiyetin kesinleşmesi ile elde edilen sonucun daha yargılama sürerken elde edilmiş olması sanıkların masumiyet karinesi ile bağdaşmaz. Ceza soruşturma ve kovuşturmalarında kişi hürriyetlerine müdahale etmeden başvurulabilecek bir yöntem varken hürriyeti daraltan yöntemlere başvurulmaması temel ilkedir. Böyle olmakla birlikte işlenen suçun toplumda ciddi infiale neden olması, ihlal edilen hukuki değer ve kamusal yararın büyüklüğü suç isnadı altında kalan şüpheli ve sanıkların tutuklanmasını zorunlu kılabilir. Nitekim yasa koyucu bu bakımdan bazı suçlar için varsayımsal olarak tutukluluğu zorunlu kılmıştır. Ancak tutuklulukla tatmin edilmeye çalışılan kamu vicdanının süre bakımından makul olmayı aşması durumunda aksi sonuçlar doğurmasının kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında CMK 102.maddesinin yürürlüğe girmesi ile birlikte, ağır suçlamalar altında bulunan sanıkların tahliye edilmesi, kamuoyunda ciddi bir infiale neden olmuş ve kamu vicdanını yaralamıştır. Ancak toplumumuzun haklı tepkisini çeken bu durumu yaratan nedenlerin altında yargı sistemimizin yavaş işleyişinin olduğu unutulmamalıdır.
Adil yargılama hakkı en temel insan hakkıdır. Adil yargılamanın temel şartı ise yargılamaların makul sürede sonuca bağlanmasıdır. Yargı sistemimizde davalar oldukça uzun süren yargılamaya rağmen sonuçlanmamaktadır. Bu da, hak arama mücadelelerinde yurttaşlarımızı yılgınlığa düşürmekte, adalet ve hukuka olan güvenlerini sarsmaktadır.
Yargılamanın makul sürede sonuca bağlanması hak arayanlar bakımından güvence, haksızlık yapan veya suç işleyenler bakımından ise caydırıcı sonuç doğurur. Herkesin yaptığının kendisine kâr kaldığı bir sonuç, hem hukuka olan inancı zedeler, hem de toplumsal barışı tehdit eder.
Kamuoyunda infiale neden olan bu tahliyelerle ilgili olarak acilen yasal düzenleme yapılmalıdır. Bunun dışında gerçek anlamda hukuk devletini sağlamaya yönelik yargı reformu yapılmalı, acil olarak yargıdaki personel eksikliği bir an önce giderilmeli, Yargıtay'da yeni ceza daireleri kurulmalı ve yasal düzenlemesi bulunan İstinaf Mahkemeleri derhal hayata geçirilmelidir.
Kamu oyuna saygıyla duyurulur. 08.01.2011