"25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ" NEDENİYLE
YAPILAN BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI VE SABRİ YALIM PARKI ÖNÜNDEKİ YÜRÜYÜŞ YOLUNDA BROŞÜR DAĞITILDI
Kadına yönelik şiddet insan haklarının ihlalidir. Kadına yönelik şiddet; maddi ve manevi
bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma
hakkı gibi bir çok hak ihlallerini kapsar.
Kadına yönelik şiddet, fiziksel ruhsal cinsel hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan toplum
içerisinde ya da özel yaşamda kadına baskı uygulanması veya kadınların özgürlüklerinin keyfi
olarak sınırlandırılması anlamına gelen her türlü davranış olarak tanımlanabilir. Kadınları
bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal bir olgu olarak dayatılmaya çalışılmasıdır da
diyebiliriz.
ı 985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesini (CEDA W) imzaladı. Türkiye tarafından da imzalanan bu sözleşme; taraf
ülkelere, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı, gerekli yasal düzenlemeleri yapma ve
şiddeti ortadan kaldıracak uzun ve kısa vadeli çözümler getirme sorumluluğu getirdi.
CEDA W' a taraf bir ülke olan Türkiye, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık konusunda
Dünyanın en geri ülkelerinin arasında yer almakta ve hatta geçen yıllarla birlikte şiddet ve
ayrımcılığın boyutları artmaktadır.
Yasal mevzuatla getirilen yeni düzenlemelerin yetersiz kaldığı ve bu mevzuatların toplumda
özümsenernediği apaçık ortadadır. Şiddetin engellenmesine yönelik uygulamada uzun ve kısa
vadeli, çalışmalar, programlar yapılmamaktadır. Toplumda beliren vahşi kadın cinayetlerinin.
kadına yönelik fiziksel şiddetin, psikolojik baskıların ve kadınları ikinci sınıf vatandaş
muamelesine iten tüm tutum ve davranışların önlenemediği istatiksel veriler doğrultusunda
açıkça görülmektedir. Türkiye'de (medyadan edinilen rakamlara göre) 2013 yılında 228
kadın, 2014 de 281 kadın canice öldürülmüştür. Küçük bir parantezle belirtmekte fayda var,
şiddet sadece cinayete ilişkin rakamlardan oluşmamaktadır.
Namus töre cinayetleri, koca, baba, abi dayakları. birden çok kadınla evlilik dışı gayri meşru
ilişki kuran erkeklerin özerıdirilmesi, kız çocuklarının çok erken yaşta evlendirilmesi gibi
durumların magazinselleştirilerek olağan bir durum gibi dizilerde, reklamlarda, ana haber
bültenlerinde verilmesi toplumu olumsuz etkilemektedir.
Yanlış yürütülen politikalar, yetersiz yasal düzenlemeler, bariz suçlara verilen etkisiz veya
caydırıcı olmayan cezalar, toplumda var olan "erkektir yapar" gibi saçma sapan geri kalmış
bağnaz düşüncelerin yok edilememesi, medya ile körüklenen cinsiyet ayrımcıiığİ, kadın
cinayetlerindeki ve şiddete uğrayan kadın sayısındaki artış Türkiye' de artık çok ciddi
toplumsal bir krizin eşiğinde olduğumuzu göstermektedir.
Türkiye'de artık,
Fiziksel, cinsel veya sözlü şiddete maruz kalan kadınların bunu hak edip etmediğinin
tartışılmasını istemiyoruz.
Cinsel suçlarda verilecek cezanın indirilmesinde etkin roloynayan "haksız tahrik indirimini"
istemiyoruz.
Çocuk gelin olgusuna göz yuman herkesin gerçek anlamda cezalandırılmasını istiyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini anlatan eğitim programlarının yapılmasını.
Kız çocuklarının eğitimlerini tamamlayabilmeleri ıçın teşvik edici düzenlernelerin
yapılmasını,
Kadınların iş hayatına girerek özgüvenli bireyler olmalarının sağlanması yönünde teşvik edici
düzenlemelerin yapılmasını, kadınların hamile olabilme ihtimaline binaen işe alınmama veya
işten çıkartılmasının engellenmesini. bunu yapan işverenlerin caydırıcı cezalara mahkum
edilmesini,
Annesinin diz kapağından tahrik olabileceğini söyleyen erkeklerin; hamilelerin sokağa
çıkmasının edepsizlik olduğunu ileri süren; 6 yaşındaki kız çocuğuyla evlenmek mümkündür
diyen zihniyetin sonuna kadar cezalandırılmasım. bu gibi söylemlerin ana haber bültenlerinde
ve medyada yer almarnasıru, devletin gerçekten acilen önlem almasını ve uygulamasını
istiyoruz.
Tabi ki kadın sığınma evlerinin sayısının artırılmasını da istiyoruz, şiddete maruz kalan
kadınlara psikolojik, maddi ve manevi desteği n verilmesini de istiyoruz ancak şu da
unutulmamalıdır ki sığınma evlerine ilişkin düzenlemeler bu toplumsal çöküntünün çözümü
değildir. Kadın sığınma evleri var olan bir yaranın sarılması içindir, önemli olan yaranın
oluşmasını engelleyecek düzenlemelerin ve tedbirlerin acilen alınmasıdır.
Devletin kadını korumaya yönelik olarak yürürlüğe giren yasaları uygulamasını ve hatta
yasanın eksik kalan yanlarının bir an önce iyileştirilmesini istiyoruz. Adli makarnlarda,
Emniyette ve ilgili tüm kamu kurumlarında çalışan görevlileri kadınlara daha fazla sahip
çıkmaya davet ediyoruz.
Kocaeli Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak her türlü şiddete ve baskıya maruz kalan
kadınların haklarını korumaya kararlıyız.
Kocaeli Barosu Kadın Hakları Merkezi