"ADLİ YARGI GÖREVDE YÜKSELME SÖZLÜ SINAVINA DAİR"
BASIN AÇIKLAMASI
Bilindiği üzere, Adli Yargı Görevde Yükselme Sözlü Sınavı 19 Ekim – 16 Aralık 2015 tarihleri arasında icra edilmiştir.
Sınav sonuçlarının açıklanmasını müteakip, sınavın objektif kriterlere ve hukuka uygun yapılmadığı, adaylara “Kirpinin kaç dikeni var?”, “Atatürk’ün köpeklerinin ismi nedir?”, “En çok hadis rivayet eden sahabe kimdir?” gibi sınavın amacına hizmet etmeyen sorular sorulduğu, sınav sorularının seçilmesinde ve adaylara yönlendirilmesinde objektif davranılmadığı, sınav sonuçlarının hukuka ve objektifliğe aykırı olduğu iddiaları gerek kamuoyunda ve gerekse medyada, yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Nitekim, sınav kurulunca da konuya ilişkin açıklamalar yapılmıştır.
Öncelikle belirtmek isteriz ki; Adalet Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme Ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği gereğince yazılı ve sözlü olarak yapılan sınavlar hukuki anlamda bir idari işlemdir. Anayasa’nın 2. maddesi gereğince Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yine, Anayasa’nın 8. maddesine göre, yürütme yetkisi ve görevinin, Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirilir, 125. maddesine göre de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı denetimine tabidir. İdari işlemlerin de amaca, yani, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak yapılması hukuk devletinin bir gereğidir.
Evvelce verilen yüksek yargı kararlarında da belirtildiği üzere; bu tür sınavlarda komisyon üyelerinin her biri tarafından değerlendirme yapılarak tutanağa bağlanmış soruların ve yanıtların neler olduğunun ortaya konulması, ayrıca verilen yanıtların teknolojik imkanlardan yararlanılarak sesli ve görüntülü kayıt altına alınması gerekmektedir. Zira; sınavın ve sonuçlarının adil olup olmadığı bu yöntem ile belirlenebilecek, sınav kurulu da muhtemel haksız ithamlardan kurtulacaktır.
Sınavın adil olmasını amaçlayan yetkili ve görevlilerin tutanak tutmak, ses ve görüntü kaydı yapmaktan imtina etmesini gerektirecek bir neden yoktur. Kamuoyunda ve medyada, sınavın adalete uygun olarak icra edilmediği, sonuçlarının adil olmadığına yönelik tartışmalar dahi, tutanak tutulması, ses ve görüntü kaydı yapılmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, teknolojik ve fiziksel imkanlar var olmasına rağmen -bilindiği kadarıyla- sınav güvenliğine yönelik bu yönde bir işlem yapılmaması başından itibaren sınavın adil olmadığı inancına yol açmaktadır.
Kaldı ki; bir kısım sınav sonuçlarının incelenmesinde, yazılı sınavda oldukça yüksek puan olan adayların büyük bir kısmının sözlü sınavda oldukça düşük; yazılı sınavda düşük puan alan adayların büyük bir kısmının ise sözlü sınavda oldukça yüksek not aldıkları görülmektedir. Bu durum, adaylarda ve kamuoyunda, sınav sonuçlarının adil olmadığı, istenen adayın başarılı, istenmeyen adayın başarısız olmasını sağlayacak şekilde yazılı ve sözlü sınav sonuçları aritmetik ortalamasının ayarlandığı, hatta başarı puanlarının sınav öncesinde belirlenmiş olduğu noktasında kuvvetli bir kanaate yol açmaktadır.
Unutulmamalıdır ki; söz konusu sınav adalet hizmetini yürüten bir kurumdaki görevde yükselme sınavıdır. Hiçbir platformda adaletsiz sınav kabul edilemez. Adalet hizmeti vermekle görevli bir kurumda da asla kabul edilemeyeceği gibi tahayyül dahi edilemez. Adalet hizmeti veren kurumda adaletsizlik, hatta buna ilişkin bir şüphe dahi toplumun adalet duygularına büyük zarar verir.
Kaldı ki; yargı emekçisi olup adaletin ortaya çıkmasında hakim ve cumhuriyet savcılarının en yakın yardımcıları olan, yetki ve sorumlulukları usul kanunlarında düzenlenmiş personelin görevde yükselmesinin liyakat ilkesine aykırı olarak belirlenmesi adalet hizmetlerinin verimsizliğine neden olacağı gibi adliyelerdeki iş barışını, dolayısıyla sosyal barışı da zedeleyecek bir durumdur.
Anılan nedenlerle, yetkili kişi ve mercilerden, Adli Yargı Görevde Yükselme Sözlü Sınavı’na ilişkin olarak ivedi bir araştırma ve soruşturma yapılması, görevlerini ihmal etmek veya kötüye kullanmak suretiyle adayların mağduriyetine neden olan yetkili ve görevliler var ise idari ve adli soruşturma başlatılması, sınavın ve sonuçlarının hukuka uygunluğu üzerinde hassasiyetle değerlendirme yapılarak sınav adaletine ilişkin şüphe durumunda sınavın iptali de dahil olmak üzere gerekli tüm tasarrufların yapılmasını bekliyor, Kocaeli Barosu olarak sürecin takipçisi olacağımızı önemle vurgulamak istiyoruz.